• dizüstü edebiyat'tan çıkacak 3. kitap. çıkmasını heyecanla bekliyorum.
  • geçmişi anlatan bir hayıflanma.

    zaman gelişiyor tabi. çocukluk hatırası olarak salçalı ekmek yerine icq veya game boy geliyor. telli arabalara ne oldu?
  • stevemcqueen'in (onur gökşen)aylardır beklediğimiz kitabı.
    kadıköy'e hiç gitmemiş, 80'lerde ergen olmamış, mr. spock'u tanımıyor, commodore 64'ü görmemiş, hatta kızkaçıran atmamış olanlara bile yaşatıyor onur gökşen mahalleyi, o mahallenin diliyle.

    "ilerde yaşayacağımız, tek dakikasını bile planlayamadığımız hayatımızın minik ama eğlenceli bir antrenmanını yapmaktaymışız orada meğerse"
  • çok mutluyum. çıktığından haberim tam şimdi oldu. saat itibariyle çıkıp almam da imkansız, sabahı sabah edicez artık. yaşasın stevemcqueen yaşasın onur gökşen !
  • 70'leri, 80'leri**, commodore 64'leri, aile sıcaklığını sağda solda, yazarak, çizerek, partiler düzenleyerek sömürdük sömürdük, bi tek kitabı çıkmadı mantığıyla prim yapmaya gelmiş kitabımsı...

    evet, kitap kapağının bana hissettirdiği şey tam olarak yukarıda yazdıklarım. yoksa para verip de kitabı hayatta almam..

    ve ayrıca: (bkz: #2676617)*
  • cuma akşamüstü elime geçen, bir çırpıda okunan ve su gibi akan bir kitap bizim de renkli televizyonumuz vardı.

    epey zamandır takip ediyorum bu kitabı, beklentim inanilmaz yüksekti. stevemcqueen; gerek sözlükte gerekse twitterda yazdıkları ile hep dikkatimi çekmiş bir yazardı zaten. bir gün twitterda yine "hayaller gerçeğe dönüşüyor, kitabım çıkıyor" dediğinde ortaya böyle bir şey çıkacağını tahmin edebiliyordum. çakma istanbullu beni bile anıların anlatıldığı yerde bir bir gezdirdi, sayesinde kumarhaneyi de gördüm video görmemiş aileyi de. kesinlikle alınması, okunması ve imzalatılması gereken bir kitap.

    aslında canımı sıkan bir iki şey de var, onları da belirteyim.
    birincisi "dizüstü edebiyat" serisi onur gökşen için ne yazık ki hafif kalıyor. ne olursa olsun, ne kadar severseniz sevin pucca ve o diğer zıpır arkadaşın yanında bir orantısızlığı var. bu edebiyatsa onlar ne? diye sitem ettirebiliyor. diğer can sıkan şeyse ekşi sözlüğün bu kitaba karşı aldığı sessiz cephe. bu adam zaten burada yazıyordu, haftanın en iyilerine çoğu zaman giriyordu. yazım dili iyiydi, seviyordunuz. ne oldu, hangi ara kitabımsı demeye başlanıldı ben kaçırdım. 70 ve 80'i gören hemen etiketi yapıştırır olmuş resmen? neyse..

    kitabı okurken bazı cümlelerin altını iki kere çizdim. aslında çoğu yeri çizdim, ama onları tek başına yazsam bir şey anlamazsınız. ben sadece şuna yer vermek istiyorum;

    "aslıyı unuttum, ama yazdıklarını hiç unutmadım".

    bir de o "izmirli güzel kız", sözlükteki okuduğumdan daha ağır geldi bi' an.

    eline sağlık onur gökşen..
  • serinin diğer kitaplarını okumadım; ne pucca'dan anlarım ne de hazinses'e kulak veririm. ama ben bu adamı avcumun içi gibi bilirim. birçok kere şizofren edasıyla tek başıma attığım kahkahaların müsebbibi olmuştur. kelimelerden bir insan yaratmaya örnek ver dese öğretmen, hoca ben bunu zaten stevemcqueen ile yapmıştım derim; o derece tanımışımdır yazdıkları sayesinde kendisini. lafı dolandırmadan dank diye söylemenin raconu da ona aittir mesela.

    kitap çıkıyor de(n)diğinde ise, ne yalan söyleyim pek şaşırmadım. biliyordum çünkü günün birinde bunun gerçekleşeceğini. sözlükte, twitter'da, bloğunda halihazırda takip ettiğim yazılarını kitap formatında görmek biraz tuhaf olacaktı. bunu da bekliyordum.

    derken geçen haftalarda d&r'dan kitabı alıp eve geldim. onur gökşen. daha önce pek duymadığım bir isim. öyle ki, biri bana steve mcqueen kim diye sorsa, kendisi sözlük yazarıdır diyeceğim. ben böyle kavram karmaşası görmedim. ilk birkaç gün, birikmiş işler nedeniyle başlayamadım okumaya. rafta duruyor. ölüyorum okumak için ama önce lanet işlerden kurtulunmalı.

    böyle böyle 3 günü devirdik ve ben kitaba, bir deniz kenarında, tepemde bir şemsiye, ayaklarımın dibinde ege denizi, hafif rüzgarlı, güneşli bir günde start verdim. vermez olaydım. kah kahkahalar çınlatıyor yeri göğü, kah "ah'lar vah'lar".. en son, babam ve oğlum filmini seyrederken bu etkiyi yaşamıştım. bitirince, dedim ki bunu okumuş olan tek kişi ben olmamalıyım ailede. hemen ablama yöneldim. oku emriyle başladım cümleye. suratıma tuhaf tuhaf baktı. yüzünde, kardeşim kendini mesih ilan etti edecek korkusu vardı. kitabı uzattığımda ise, ne yapmak istediğimi anlamış olmanın rahatlığıyla, dört yaşındaki yeğeni oyalaması için babasına postaladıktan sonra, başladı o da okumaya.

    ertesi akşam, ikimizi de bilirkişi edasıyla kitap hakkında eleştiriler yaparken yakaladım. eleştiriler, şu yöndeydi:

    --- spoiler ---
    abla: olm, adam süper anlatmış. özellikle şey kısmına bayıldım. hani bunlar çocukken. yok yok o değil, hani new york'tayken. yok yok o da değil, hani böyle esrarengiz cümlelerle anlatıyor ya, kadıköy'de yağmur. lan ben neyi beğendiğimi söyleyecektim sana? kafam karıştı..
    kardeş: taam taam, ben anladım.
    --- spoiler ---

    işte böyle.

    yamulmuyorsam, yarın imza günü var. gerçi yamuluyorsam da bir şekil bulur düzeltir o :)
    hah işte, bundan sonraki hayatı hep böyle meşguliyetlerle geçsin o onur gökşen kişisinin. yepyeni maceralar kovalasın hayatta. ki biz de nemalanalım, yazdıklarından yazacaklarından...
  • kapağı kötü, içi iyi.
  • sikimsonik bir sürü kitap hakkında onlarca entry yazılan şu sözlükte, kendi bünyesinden çıkan ve sözlüğün geçmişinde en beğenilen yazarlardan birisinin kitabının bu kadar az ilgi görmesi gerçekten hazin bir durum. stevemcqueen onur kardeşime eline sağlık, inşallah devamı da gelir demek istiyorum. tek kelime ile harika olmuş.
hesabın var mı? giriş yap